You are reading tafsir of 11 ayahs: 72:18 to 72:28.
18- Şüphesiz mescidler Allah’a mahsustur. Onun için Allah ile birlikte hiç kimseye dua/ibadet etmeyin. 19- Allah’ın kulu (Muhammed) O’na dua/ibadet etmek için kalktığı zaman neredeyse (cinler, izdihamdan dolayı) onun etrafında keçe (gibi) oldular. 20- De ki:“Ben, ancak Rabbime dua/ibadet ederim ve O’na hiç kimseyi ortak koşmam.” 21- De ki:“Şüphesiz ben, sizden bir zararı savma imkânına da size bir hayır ulaştırma imkânına da sahip değilim.” 22- De ki:“Gerçek şu ki (eğer ben Allah'a isyan edersem) beni Allah’tan kimse kurtaramaz ve ben, O’ndan başka sığınacak birini de bulamam.” 23- “Ben ancak Allah tarafından gönderilenleri tebliğ ederim. Kim Allah’a ve Rasûlüne isyan ederse, hiç şüphesiz onun için cehennem ateşi vardır. Onlar orada ebediyen kalacaklardır.” 24- Nihâyet onlar tehdit edildikleri (azabı) gördükleri vakit, kimin yardımcısının daha zayıf ve sayısının daha az olduğunu anlayacaklardır. 25- De ki:“Tehdit edildiğiniz (o azap) yakın mıdır yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi tayin eder, bilemem.” 26- O, gaybı bilendir; ama gaybından hiç kimseyi haberdar etmez. 27- Ancak seçmiş olduğu rasul/elçi bunun dışındadır. O, onun önünden ve ardından da koruyucular gönderir (ki onu korusunlar). 28- Bu da o (rasulün, geçmiş rasullerin) Rablerinin gönderdiklerini (olduğu gibi) tebliğ ettiklerini, Allah'ın onların yanında olan her şeyi kuşattığını ve her şeyi tek tek kaydettiğini bilmesi içindir.
18. Ne ibadet anlamı ile dua, ne de dilekte bulunma anlamı ile dua, Allah’tan başkasına yapılmamalıdır. İbadetin en önemli yerleri olan mescitlerin esası, ibadeti yalnızca Allah’a ihlâsla yapmak, O’nun azametinin önünde eğilmek ve O’nun izzetinin karşısında boyun bükmek için kurulmuştur.
19. “Allah’ın kulu (Muhammed) O’na dua/ibadet etmek” O’ndan dilekte bulunmak, O’na ibadet etmek ve Kur’ân okumak “için kalktığı zaman neredeyse” cinler kalabalık bir şekilde onun etrafında toplandıklarından dolayı “keçe” gibi “oldular.” Onun getirdiği hidâyeti ve Kur'ân’ı dinlemeye ileri derecedeki rağbet ve isteklerinden dolayı keçe gibi üst üste yığılmışlardı.
20. Ey peygamber! Kendisine çağırdığın şeyin gerçek mahiyetini açıklamak üzere onlara “de ki: Ben, ancak Rabbime dua/ibadet ederim ve O’na hiç kimseyi ortak koşmam.” Ben, O’nu tevhid ederim, O’na hiçbir kimseyi ortak koşmaksızın yalnızca O’na ibadet ederim. O’nun dışındaki ortaklardan, putlardan ve müşriklerin O’nun dışında edindikleri her bir şeyden de uzağım.
21. Yani ben sadece bir kulum. Benim elimde yetki namına bir şey yoktur, kendiliğimden en ufak bir tasarrufta da bulunamam. 22. “De ki: “Gerçek şu ki (eğer ben Allah'a isyan edersem) beni Allah’tan kimse kurtaramaz.” Allah’ın azabından beni kurtarması için kendisine sığınabileceğim hiçbir kimse yoktur. Mahlukatın en mükemmeli olan o yüce Rasûl dahi, herhangi bir zarar veya iyilik konusunda yetkili olmadığına, eğer Allah kendisi hakkında bir kötülük dileyecek olursa kendisi bile bu kötülüğü önleyemeyeceğine göre başka bir yaratılmışın bu durumda olması öncelikle söz konusudur. "Ve ben O’ndan başka sığınacak” barınacak, yardımını alacak “birini de bulamam.”
23. “Ben ancak Allah tarafından gönderilenleri tebliğ ederim.” Benim insanlardan bir ayrıcalığım yoktur. Tek ayrıcalığım, Yüce Allah’ın bana verdiği mesajları tebliğ etmekten ve insanları da buna davet etmekten ibarettir. Bu yolla da insanlara karşı Allah’ın delili ortaya konmuş olur. "Kim Allah’a ve Rasûlüne isyan ederse hiç şüphesiz onun için cehennem ateşi vardır. Onlar orada ebediyen kalacaklardır.” Burdaki isyandan kasıt, diğer muhkem nasların kayıt getirdiği şekilde küfür anlamındaki isyandır. Küfür derecesine ulaşmayan isyana gelince bu, cehennem ateşinde ebedî kalmayı gerektirmez. Nitekim pek çok Kur’ân âyeti ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den gelmiş olan hadisler buna delil olduğu gibi ümmetin selefi ve imamları da bunu icma ile kabul etmişlerdir.
24. “Nihâyet onlar tehdit edildikleri (azabı)” gözleri ile “gördükleri” ve artık onunla karşılaşacaklarına kesin inanacakları “vakit kimin yardımcısının daha zayıf ve sayısının daha az olduğunu” kesinlikle ve gerçek anlamı ile “anlayacaklardır.” Çünkü o vakit, başkalarının kendilerine yardımcı olamadığını, kendilerinin de kendilerine yardım edemediklerini göreceklerdir. Çünkü artık ilk olarak yaratıldıkları şekilde yine tek başlarına diriltilip mahşere getirilmişlerdir.
25. Eğer onlar sana: Bu tehdit ettiğin azap ne zaman gerçekleşecek? diye soracak olurlarsa “de ki: Tehdit edildiğiniz (o azap) yakın mıdır yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi tayin eder” buna daha uzun bir süre mi var “bilemem.” Buna dair bilgi, yalnız Allah’ın nezdindedir. 26. “O gaybı bilendir; ama gaybından hiç kimseyi haberdar etmez” yaratıklardan kimseye bildirmez. Aksine kalplerin içerisindeki sırları ve gaybleri bilmek, yalnız O’na mahsustur.
27. “Ancak seçmiş olduğu rasul bunun dışındadır.” Ona hikmetinin haber vermeyi gerektirdiği kadarını haber verir. Çünkü peygamberler başkaları gibi değildir. Allah, onları hiçbir varlığı desteklemediği yollarla desteklemiştir. Onlara bildirdiği vahiyleri gerçek anlamı ile tebliğ etmeleri için de korumuştur. Şeytanların o vahye yaklaşmalarına, ona bir şeyler katmalarına ya da eksiltmelerine imkân vermemiştir. Bundan dolayı şöyle buyurmuştur:“O, onun önünden ve ardından da koruyucular gönderir (ki onu korusunlar).” Yani Allah’ın emri ile onu korurlar.
28. “Bu da o (rasulün, geçmiş rasullerin) Rablerinin gönderdiklerini” bu maksatla onlara vermiş olduğu sebepler aracılığı ile “ettiklerini, Allah'ın onların yanında olan her şeyi” gizleyip açıkladıklarını “kuşattığını ve her şeyi tek tek saydığını bilsmesi içindir.”